Röportaja başlamadan önce hocamız Meral Saçkan’ın güzel enerjisi bizi mutlu etti deyim yerindeyse”canavar gibi” olduğunu belirtti. Okulumuzda uzun yıllardır Marketing PR dersleri veren hocamıza Publica ve Pr Outlet Plus olarak bu hoş sohbet için çok teşekkür ediyoruz.

-Hakkınızda hiç bilgi sahibi olmayan birine Meral Saçkan’ı nasıl anlatırsınız?

M.S.: MPR 30 kişi, içerideki arkadaşlarımın beni tanımlamalarıyla anlatayım, ilkleri yapan kadın ve de “yol açıcı” diyorlar beni tanımlarken, sektörde yol açan biri olarak tanımlıyorlar. İlkler şuradan geliyor; öncelikle adı Marketing PR olan bir ajans kurmam, 21 yıl önce. Türkiye’ye Marketing PR’ı biz öğrettik diyoruz. İkincisi Bilgi’de halkla ilişkiler bölümüne Marketing PR dersi, içeriğiyle, yönetimiyle 16 senedir bende. Türkiye’de ilk defa bir üniversitede Marketing PR dersi açıldı. Tühid başkanıydım bir zamanlar, orada altın pusula yani sektörü teşvik etme ödüllerini kurduk, yönetim kuruluyla beraber ve ilk iki senesini beraber yaptık ve şimdi çok daha ilerledi. CERP’e başvuru yaptık, başvuruyu biz yaptık ama benden sonraki dönemde kabul edildi. İDA Şirketleri Derneği’nin kurucu başkanıyım zaten. Uluslararası standartlarda iş yapma ve etik işini ICCO belirliyor. ICCO entegrasyonunu ilk İDA’da sağladık. PRNet uluslarası ölçümleme kriterlerini Türkiye’ye getirdi, onun kurucularındanım yani bu zamana kadar sütun santim reklam eşdeğeriyle ölçülen bir sektör artık içerik analizleriyle ölçümlenmeye başladı. Bu da 15 yılı geçti. Bir de kendi ajansımda da hem değişmeyi, dönüşmeyi başaran hem de ilk içerik direktörlüğünü 10 yıl evvel kurduğumuzda ajansların yapılanmasında böyle bir şey yoktu. Bütün bunlar aslında beni tanımlamaya yetiyor.

-Sizi alanınızda başarılı kılan kriterleri üç kelimeyle özetleyebilir misiniz?

M.S.: Dünyayı izleme, merak ve öngörü. 21 yıl evvel dünyayı izleme çok daha zordu teknoloji bu kadar gelişmemişti, uluslararası konferanslara gider not toplardık ama şimdi çok daha kolay şimdi oturduğumuz yerden dünyayı izleyebiliyorsunuz, diğeri merak her şeyi merak ederim yani her şeyi sorarım ve bu öngörü de nereye gidiyoruz? ne yapmalıyız? Konusunda. Kendimi tanımlayabileceğim şeyler bunlar.

-Gelişen ve sürekli değişen teknoloji medya ile halkla ilişkilere sizce nasıl etki etmekte?

M.S.: Biz 20. yılda yeni bir manifesto yazdık şirketimiz için ama burada kendimizi şöyle tanımlıyoruz; değişimi takip edenler değil, onları yaratan insanlarız. Öyle uzaktan değişimi izlemiyoruz zaten içindeyiz ve bazı şeylere de öncülük ediyoruz. Çok özetle şunu söyleyebilirim teknoloji bize neyi sağlıyorsa sonuna kadar kullanıyoruz ve süratle adapte oluyoruz.

-Meslek hayatınızda dönüm noktaları var mı, varsa nelerdir?

M.S.: Meslek hayatımın uzun bir bölümü MPR’da geçti, iki tane dönüm noktası oldu. Bunlardan bir tanesi kuruluşta bir Amerikalı ortağım vardı dokuzuncu yılda ondan ayrıldım ve kendi ayaklarım üzerinde yürümeye başladım. İkincisi de her şirkette 25 yıllarda bir yeniden şirketlere bakılır, teknolojideki çok hızlı değişim bizi 20 yılları dönüşüm noktası olarak almaya itti biz de geçen sene yeniden bir yapılanma geçirdik yeni bir manifesto yazdık, yeni bir iç yapılanmayageçtik ben onu bir dönüm noktası olarak sayabilirim.

-İletişim sektörü ve yeni medyanın geleceği hakkında neler düşünüyorsunuz?

M.S.: Çok özetle yeni medyanın önemi artıyor, iletişim sektörü dönüşüyor. Pr ajansları birer içerik ajanslarına dönüşüyor gerçekten. Bir sürü müşterimiz için aslında ana içerik ajansı gibi biz duruyoruz, bir yandan da çok fazla mesaj var ortada çok fazla, marka mesajı, kurum mesajı var, burada bizim yaptığımız şey aslında sade içerikler, insanların anlayacağı hedef kitleye ulaşmak ve burada mümkün olduğu kadar sadeleştirmek ve tekrar etmek gerekiyor. İnsanların her yerden her araçtan aynı mesajı tekrar tekrar dinlemesi gerekiyor. Aslında yapmaya çalıştığımız şey, sadeleştirmek ve bunları tekrar tekrar hedef kitleye aktarmak.

-Genç iletişimcilere tavsiyeleriniz nelerdir. Sektörde başarı yakalamak iyi bir PR uzmanı ve iletişimci olmak için nasıl bir yol izlenmeli?

M.S.: Hem öğrencilerim hem içerdeki genlere, içerde de 91 doğumlu 6 kişi olduk maşallah, şunu söylüyorum önce merak etmelisiniz, iş alımlarında da, ilk mülakatları ben yapıyorum, önce merak etmelisiniz yani her şeyi merak etmelisiniz bu benim de kişisel özelliklerimden biri ama gençlerinde çok merak etmesini istiyorum. Sonra dünyayı doğru algılamamız gerekiyor, hepimizin doğru algılaması gerekiyor, her yerden izleyeceğiz, siyasi gelişmeler, ekonomik gelişmeler burada sorumlu olduğunuz müşteriler var. Amerika’daki seçimlerden sonra sizin işinizi nasıl etkileyeceğine kadar düşünmeniz gerekiyor. Akıllı ve yaratıcı olmak gerekiyor, biliyorsunuz. Gençler, Türkçe konusunda benim özel bir hassasiyetim var, Türkçeyi güzel konuşmak kadar şahane yazmak da gerekiyor sadece basın bültenlerinden bahsetmiyorum, iç yazışmalar bile müşteriye giden metinler bile şıkır şıkır aklınızı gösteriyor çünkü yani aklınızın içini gösteriyor yazı diliniz, İngilizceyi iyi bilmek gerekiyor. Birde iki tane trend var iletişimde aslında; bunlardan bir tanesi gerçek zamanlı iletişim, gerçek zamanlı iletişim yani anında hızlı, çekik, zeki olmayı gerektiriyor biliyorsunuz elektrikler kesiliyor jeneratör firmaları başlıyor sosyal medyadan yazmaya ya da hemen iletişime giriyorlar. İkinci trendse markalar için ilham veren fikirler içerikler, tüketicilere aynı zamanda bir şey söyledikleri zaman ilhamda vermeleri gerekiyor. Onun için sizin de yaratıcı olmanız lazım.

-Hocam okulda öğretilmeyen, keşke öğretilseydi dediğiniz bir şey var mı?

M.S.: Okulda öğretilmeyen bir şey yok, derslerin yapısını aşağı yukarı bölüm toplantılarından biliyorum, yani çok çok yeterli, neyi öğrensinler ?’e cevabım şöyle; yani bir PR şirketinde çalışmayı düşünüyorsanız veya bir kurumsal iletişim tarafında gerçek bir iletişimci olacaksanız PR şirketlerinde bir tane sermaye var ;entelektüel sermaye. Dersler iyi, derslerle ilgilenmeniz lazım başka kaynaklardan bunu tamamlamanız lazım iki ve de entelektüel olmak için çok okumanız lazım, çok araştırmanız lazım, çok merak etmeniz lazım entelektüel sermayenizi güçlendirmeniz lazım yoksa okuldaki müfredat bence şahane.

-İlklerin kadını diye beni tarif ediyorlar dediniz, merak etmek lazım dediniz, mesleki felsefenizi soracağım ama önceden ufak ufak biraz tüyolar verdiniz ama mesleki felsefeniz nedir hocam?

M.S.: Tek kelimeyle sadelik. Aslında bu sadeliğe şuradan takılıyorum, yani çok komplike bir iş yapıyormuşuz gibi arkadaşlarım PR planları çalışırken, bir mesaj yazarken lafı çok uzatıp, dolaştırıp swotların, analizlerin içinde kayboluyorlar sonra ne çıkacak?, şimdi hedef kitle neyi duyacakta o karmaşık kafalardan sade bir şey çıkmıyor benim felsefem hep sadelik olmuştur. Ne kadar basit o kadar iyi, ne kadar sade o kadar iyi, yeni bir ödül kazandık bu arada, sade içerik kazanır Felis’te, büyük ödülü alan fikir buydu. Felsefem sadelik diyebilirim.

-Hocam bir idolünüz var mıydı? Birçok şeyi sizin yaptığınızı söylediniz ama bu mesleğe girerken birini kendinize yakın gördünüz mü? Ben de onu geçeceğim ya da onun gibi olacağım dediğiniz biri var mıydı?

M.S.:Bir idolüm vardı rahmetli oldu şimdi benim eski ortağım, reklamcılık yaptığım dönemde Atilla Öğüt. Hayatta ne öğrendiysem ondan öğrendim diyebilirim, çok iyi bir pazarlama iletişimi uzmanıydı, reklam ajanslarında çalıştı, kişisel danışmanlıklar yaptı, bir ara 5 sene ortağım oldu ama ne öğrendiysem ondan öğrendim. Marketing PR temelli bir ajans kurmamı o sağladı o beni iki reklamcıyla tanıştırdı. Bu güne gelmemde çok çok önemli bir rolü vardır ve mesleki olarak da bana çok şey kazandırmıştır. Allah rahmet eylesin diyorum buradan.

– Hocam en başa dönseydiniz, yine içinde bulunduğunuz medya iletişim alanında uzman olmayı tercih eder miydiniz? Yoksa başka bir bölümde olurdum diyor musunuz veya bu bölümde başka bir rolle yer alırdım diyor musunuz?

M.S.: Çok memnunum bulunduğum yerden, başka bir bölümde olmazdım zaten bilerek okudum halkla ilişkiler okudum. Benim okuduğum dönemlerde böyle çok net reklam ajansı, pr ajansı değil, iletişim ajansları her işi yapardı ama sonra bu sektörel bölünme oldu ben de onların içinde farklı bir alanda yer aldım. Ama bence yine halkla ilişkiler uzmanı olurdum.

-Hocam biliyorsunuz bu son dönemlerde çok gündemde olan bir şey kadına şiddet, çocuk tacizleri, toplumdaki deformasyonun insanlara aktarılmasında medyanın nasıl bir etkisinin olduğunu düşünüyorsunuz?

M.S.: Maalesef çok sansasyonel olaylarda çok büyük veriliyor medya çok önemli bir rol üslenmeli ama bunu çok görmüyoruz sadece birinci sayfaya çıkmış ya da ana habere çıkmış geçmiş gibi duruyor. Medyanın rolünü göz önüne aldığımız zaman bir, bu tip olayların takipçisi olması lazım, üzerine gitmesi lazım, burada çok iyi çalışan sivil toplum örgütleri var konuya kafa yoran fikir liderleri var. Bunlarla konuyu genişletmesi ve takipçisi olması gerekiyor ama sabun köpüğü gibi o gün ne olduysa flaş haber olarak çıkıp ondan sonra takip edilmiyor. Çok önemli rolü var medyanın.

-Peki, iletişim bölümünü tercih etmenizdeki etkenler nelerdir?

M.S.: Benim çok basit bir cevabım var buna, matematikten nefret ederdim. Zaten sosyal bilimler okumaya karar vermiştim. O zaman sayısal bir zekam olmadığı için de sosyal bilimlerde iyi olacağımı düşünüp o nedenle tercih ettim üniversitede halkla ilişkiler okumayı, iyi ki de seçmişim.

-Son olarak Publica’yı nasıl değerlendirirsiniz? Onun daha iyi olması için neler tavsiye edersiniz?

M.S: Öncellikle şahane işler yapıyorsunuz tebrik ederim, Publica’daki en önemli eksiklik kendinizi tanıtmakta yetersiz kalıyorsunuz sadece Bilgi’de bile bırakın dışarıyı, sadece halkla ilişkiler öğrencileri ve hocaları biliyorlar hani başka bir bölüm, sizinle ilgili farkında değil. Bence halkla ilişkiler mesleğini seçmeleri için de Publica’nın olduğunu bilmeleri çok önemli. Siz iletişimcisiniz bence kendinizi önce okulda duyurmak için faaliyetler yapmalısınız diye düşünüyorum yani bütün bölümler bütün öğrenciler için burada böyle yer var burada şahane işler çıkıyor. En eksik bulduğum taraf o, içerde Bilgili iki tane arkadaşım var bir tanesi sizin bölümün dışından işletme okumuş, “ Publica mı? Nedir?” diyor yani 4 seneyi orada geçirmiş biri, içerde şahane işler yapılıyor, bunları anlatmakta yetersiz kalıyorsunuz diye düşünüyorum.